Bölüm #20 – Konser Kasları

Bölüm #20 – Konser Kasları

Gerekli Detay Bölüm #20

EMEA bölgesinin en çok dinlenen 889’uncu podcast’i Gerekli Detay’a hepiniz hoş geldiniz.

Gerekli Detay’ın yeni bölümüne hepiniz hoş geldiniz. Önceki bölümün üzerinden epey zaman geçti. Tahmin edeceğiniz üzere elde olmayan bazı sebeplerden dolayı yine bölüm falan kaydedemedik. Bakalım bir sonraki kesintimiz ne zaman olacak diyelim ve başlayalım.

Bu bölümde konumuz, tipik bir konser akşamı. Bir konsere gitme sürecinin öncesini, sırasını ve sonrasını konuşacağız. Burada bazı durumlardan ve kişisel özelliklerden bahsedeceğiz.

Sıfırıncı günde, konsere gitme fikrinin ortaya atılışı var. Tabii bunun öncesinde tetikleyici pek çok şey olabilir ama öyle bir an gelir ki kendi başınıza ya da arkadaşlarınızla bir konsere gidesiniz gelir. Ya da arkadaş grubundan birileri kanınıza girmeye çalışır. Arkadaş grubuyla yapılan konser planları genelde havada kalır çünkü hepinizin ortak dinleyeceği kimse olmaz. Hatta siz bir şey önerirsiniz, karşı taraf oflayıp puflamaya başlar. O bir şey önerir, siz ona giydirirsiniz. Böyle Pokemon kartlarını savaştırır gibi sevdiğiniz müzisyenleri kapıştırmaya başlarsınız ve o masadan hayırlı bir şey çıkmaz. Sonrasında grup küçülür ya da yalnız başınıza kalırsınız ve 1 ila 4 kişi arasında değişen insan topluluğu, konsere gitmeye karar verir. Bazı özel durumlarda bu 4 kişi, 5’e yükselebilir. Çünkü arkadaşınızın arkadaşı da gelmeye karar verir bir anda. Siz gerilirsiniz falan bir böyle “Ya şu geçen şeydeki çocuk muydu Ercan?”. “Yok yok o Tayfun, Ercan bizim liseden.”. “Hee şu sürekli halı sahaya giden çocuk mu?”. “Yok ya Erdinç o. O da geçen kız arkadaşından ayrılmış baya kötüydü. Kız ne yapmış biliyor musun?…” şeklinde bir diyalog başlar. Ve birkaç saatlik gereksiz konuşmanın sonrasında “Tamam ya Ercan da gelsin” dersiniz. Sanki oturup Ercan’la muhabbet etmişsiniz gibi, bu gereksiz konuşmaların ardından Ercan size samimi gelmeye başlar. Ancak esasında, %46.54 gibi bir ihtimalle Ercan’ın o akşam bir işi çıkacak ve gelmeyecek. Gelirse de, maalesef %23 ile %38.6 aralığında bir ihtimalle baya cins bir herif olacak.

Gelelim o akşamın klişelerine. Asla ama asla, önceden konuşup netleştirdiğiniz yer ve saatte buluşmazsınız. Birinin işi çıkar, o yemeğe gelmez. Sonradan katılır. Öbürü sanayiye gitmiş olur ve birinizin gidip onu alması gerekir. Birileri, VIP bir partiye gidiliyormuş gibi giyinir, diğeri yataktan kalktığı gibi gelir. Yaklaşık 12 dakika boyunca, konser öncesinde mi içelim sırasında mı içelim sonrasında mı içelim tartışması döner. Öyle ya da böyle mekana giriş yaparsınız.

Gelelim konser sırasına. Konser sırasında önce mekanı bir süzersiniz. Kim var kim yok? Böyle muazzam uyumlu arkadaş grupları görürsünüz. Benim niye yok diye hayıflanırsınız. Harvard’ın Amerikan Futbolu takımı gibi giyinmiş gençler görürsünüz. Ben de mi spora başlasam dersiniz. Sonra biri sizi dürtüp ileriden karşı cinse mensup birini gösterir. Bakarsınız. Sanki o da size bakıyormuş gibi gelir. Birkaç dakika içerisinde, baktığınız kişinin erkek arkadaşı ya da kız arkadaşı yanına gelir. Kafanızı öne eğersiniz. Hani bu, konserden önce bilet ararken Metallica’yı görüp, sonra da “Hee tributemuş bu a* k***.” dersiniz, bir hayal kırıklığı yaşarsınız ya. Onun gibi bir hayal kırıklığı.

Aşırı eğlenen, konser başlar başlamaz şarkılara eşlik eden çift ile; gereksiz hareketli kalabalık arkadaş grubunu yararak ilerlersiniz. Kendinize sote bir yer bulmaya çalışırsınız. Bulamazsınız. Neden? Çünkü arkadaşınızın bulduğu yerden daha iyi görünüyor olur. Herkes oraya gider. Mecburen onun yanına gidersiniz siz de ve aslında çok da sevilip sayılmadığınızı bir kez daha görürsünüz.

Bir yerden sonra bara doğru gidesiniz gelir. Kıyafet yüzünden kavga eden çiftin az ilerisinde bulunan bara gelirsiniz. 2 tip barmen vardır. Sakince işini yapan ve kendini Amerikan Pastası filminde sanan. Sakince işini yapana doğru yönelmek istersiniz ama pastacı sizi bırakmaz. X bir şey istersiniz. O der ki “Ben sana şunu yapayım üzerine bunu yapayım.”. Bu pastacı, eğer muazzam özgüven patlaması yaşadığı bir akşamdaysa hiç şansınız yok ama. Asla muhatap olmaz sizinle. Sürekli karşı cinsi etkilemeye yönelik hareketleri olur. Dövmelerinin hikayesini anlatır falan. Doldur şunu ver geç a* k*** ya işte değil mi? Yok. Şovunu yapacak o, mecbur bekleyeceksin.

Etrafınıza baktığınızda görebileceğiniz farklı tipler de var. Şarkıya eşlik ediyormuş gibi yapıp “heyoee ben bu şarkıyı bilmiyorum nanana” yapanlar vardır. “Aaa bu şarkı yeni albümden mi?” diye sorup, “Ne alakası var ya 4 yıl önce çıktı bu şarkı.” diye cevap alan birileri vardır. Sürekli tek bir şarkıyı bekleyen biri vardır mesela. Direkt “Ooooo geldi işte geldi ya şarkı geldi.” der. En sevdiği şarkı çalınıyordur sahnede. Sonra bakarsınız, aslında en sevdiği 49 şarkı varmış. Hepsine aynı tepkiyi vermeye devam eder ama. Ağır takılanlar vardır. Blazer’la falan gelmiştir böyle. Sadece vibing, o da canı isterse. Asla ağzını açmaz. Enstrümanlarla ilgilenen tipler vardır. “Bak bak kick’lere bak şimdi geliyor.” falan gibi yorumlar yaparlar. Sürekli mesajlaşan biri vardır. Grubun problemli tipi vardır bir tane, zorla getirilmiştir konsere. Tabii çevresinde de ona sürekli olarak “Eğleniyor musun? Bak ne güzel değil mi? İyi ki geldik değil mi? Yine gelelim hep gelelim bak arıyoruz açmıyorsun.” şeklinde telkinlerde bulunan birileri de vardır.

Ve tabii kırılma noktası. Sağ kolu havaya kaldırırsın. Avuç içi yeri gösterecek şekilde. Sahnedeki sanatçıya küfür ediyormuş gibi bir el hareketiyle, kale arkası tribün moduna girersin. El sürekli hareket hâlindedir. Gittikçe daha da yukarı kalkar. Parmak uçlarında yükselirsin böyle, elini arşa değdirmeye çalışırsın. Arasıra karşıyı gösterip işaret edersin. Bazen kendini gösterirsin. Yumruk yaparsın falan. O elle yapılabilecek ne varsa yaparsın havada. Bir yandan bacaklarınla ritim tutarsın. Vücudunun sağ tarafı, sol tarafından 3 inç kadar uzamış olur sürekli öyle durduğun için. Omzun, boynun, kalflerin ağrımaya başlar. Tarak kemiğine bir sızı saplanır. Ayak parmaklarında uyuşma şeklinde devam eder semptomlar. İşte tüm bunlar, senin konser kaslarındır. Yeterince konsere gidersen, bu şekilde kalıcı bir değişiklik elde edebilirsin vücudunda.

Konser biter, dışarı çıkılır. Kritik yapılır. Herkes beğenmiştir. Herkes eğlenmiştir. Yine gelelim mutlaka denilir. Bir sonraki hafta sonu şu var bu geliyor falan gibi öneriler yağar. Konuşalım haberleşelim denilir ve aylar boyunca bir daha asla konsere gidilmez genelde. Kimi başım şişti der, kimi kulak uğultusuna mutlu olur. Bir şeyler mi içelim, acıkan yok mu, çorbacı var mı gibi sorular sorulur. İlk modül burada bırakılır. Yok ben gideyimciler uzar hemen. Kalanlar birbirine bakıp ee ne yapıyoruz der falan. Bu sırada boşluğa düşüldüğü için az önce bahsi geçen konser kaslarındaki acı hissedilir derecede artar ve herkes orasını burasını ovalamaya başlar. Hayat Bilgisi dersi Vücudumu Keşfediyorum ünitesi tekrar hatırlanır.

Örnekler arttırılabilir tabii. Grubun dinamiklerine göre değişmek üzere, o akşam bir müzik grubu kurmaya karar verebilirsiniz. Hemen yakınlarda stüdyo bakarsınız. Paranızın ya da yeteneğinizin olmadığı gerçeğiyle tekrar yüzleşirsiniz. Dışarıda maruz kaldığınız sosyal deneyimden dolayı; yani ne bileyim, bir sürü insan gördünüz. Kılık kıyafet, kolye, yüzük, ayakkabı falan bir anda önünüze serilmiş olur. Sahnede bir ton ekipman görürsünüz. Barda bir sürü bardak çanak falan vardır. Tüm bu sosyal deneyimden dolayı, konseri takip eden 48 saat boyunca çok ciddi bir alışveriş yapma dürtünüz olur.

Sosyal medya da var tabii. Kimileri bu iş için eve gitmeyi bekler. Kimileri konser sırasında nakaratı söylerken hikaye atma görevini üstlenir. Sanatçıyı 800 hikayede etiketlersiniz. Eğer yanınızda bir canlı yayıncı varsa sizin için çok üzülüyorum. Canlı yayına 7 kişi falan gelir. Bu 7 kişiden 3 tanesi, bildirime yanlışlıkla tıklamış olduğu için direkt çıkar. 2 tanesi bu ne lan böyle der ve kapatır. Kalan 2 tanesinden biri de “Oooo konserler falan” gibisinden bir şeyler söyler. Sonra bu canlı yayıncı onu arar direkt. Ve bağırarak şöyle der: “Kanka konserdeyim yazamıyorum arayayım dedim. He? Ne? Duyamıyorum kanka konserde.. kooonserdeyim. He. He. Kaaapattım.”

İnsanlar çok garip.

Neyse öyle işte. İşini layığıyla yapan müzisyenlere saygı ve sevgilerimizi iletelim ve bu bölümü kapatalım. Gelecek hafta cuma günü saat 19:28’de görüşmek üzere. Kendinize dikkat edin ve eve taksiyle dönün.

Bir Cevap Yazın